Çevreyi Kirleten Şiirler Zamanı*
Nâzım Hikmet’in özellikle ilk dönem şiirleri yürünerek, yüksek
sesle okunur; Orhan Veli boğazda oturarak, kısık bir sesle. Ece Ayhan’ın
şiirleri dalgalı havada bir sandalda, içinden okunur. İsmet Özel bir sahneden,
yüksek sesle.
İkinci Yeni olarak anılan 1950’lerde başlayan ve Türkçe şiir
için neredeyse bir devrim niteliğinde olup “iyi şiir” algımızı allak bullak
eden şiir akımı üyelerinin “Şiir yüksek sesle mi, içinden mi okunur?” konusunda
fikir ve tartışma ürettikleri bilinen bir konudur. Onların genel yargısı şiirin
içinden, sessiz okunması gerektiğiydi.
“Yüksek ses” veya “ses” insanlar arası iletişimin ana
unsuru, ses dalgalarıyla haberleşiyoruz. Şiir okumasından sesi atarak tam
olarak neyi atmış oluruz? Şiirin okunma sürecinden ses dalgalarını
çıkarttığımızda ne eksiliyor?
Bir kaç cevabı var bu sorunun: Şiirin insanlar arasında
eşzamanlı paylaşılmasını; şiirin zihinsel olmayan etkilerini (hamaset,
teatrallik, vb.).
Bütün bunlar şiirin bir topluluğa okunmasını engellemek
üzere, daha doğrusu şiiri “bunu kime okuyacağım kaygısıyla yazmak ne kadar
doğru” konusunda yapılan bir tartışmayla ilgili gibi geliyor bana.
Şiirin, bırakın rakı sofrasını, “devrim için” bile olsa meze
edilmemesi, şiirin kendisinin bir özneymişçesine algılanmasını zorlayan bir tartışmadır
bu. Şiir okurunun yeri ve önemi konusunda bir tartışmadır. İkinci Yenicilere
göre şiirin öncelikle şairin kendinin ve belki dar çevresinin mutlu etmesi
yeterlidir.
İkinci Yeninin şiir akımı olup olmadığı konusunda, bir
manifestosu, bir ilkeler bütünü olmadığı gibi savlarla Asım Bezirci, Attila
İlhan gibi toplumcu şiir yandaşları tarafından yürütülen tartışma, elbette
İkinci Yeninin okuru yerinden eden bu özelliğini görmezden gelmişlerdir.
Aslında İkinci Yenicilerin “şiir yüksek sesle okunmaz”
tartışması tamamen bir manifesto niteliğindedir zira İkinci Yeni şiirleri de
ses, ritim gibi şiirsel unsurların yabancısı değildir ve elbette yüksek sesle
okunabilirler.
İkinci Yeni şairleri şiir dünyasına gözlerini açtığında
ortamdaki şiir geleneğinin “okura beğendirmek” hastalığı üzerine inşa
edildiğini gördüler. Bu tartışmayı onun için yaptılar.
Türk şiirinde gelenek geleneğin reddi üzerine kurulu olduğu
için 60’ların genç şairleri kendilerinden önceki kuşağı eleştirmek için
“devrim” ve “politika” gibi kılıfına bürünmüş araçlarla, okuru yeniden öne
çıkardılar. Şiire yeniden belki bir ilkokul müsameresinde değil ama politik
kimliğe sahip bir topluluğa yüksek sesle okunma vazifesi yüklediler. Zamanın
ruhu onu gerektiriyordu.
2016 Ocak ayında bir şaire verilen belki de en ilginç ceza
basında yer buldu: “Emniyetten şair Erbaş’a ilginç gözdağı: Ayakta şiir okumak
yasak, oturarak oku!” İzmir’in Kiraz ilçesinde şiir dinletisine katılan şair
Şükrü Erbaş’a emniyetten oturarak şiir okuması, aksi takdirde ‘müdahale
edileceği’ uyarısı geldi. Akşam yemek boyunca, şairin masasının yanında duran
polisler Erbaş’ın ayağa kalkmasını kolladı.
Birçok şair için, örneğin Enis Batur, Hilmi Yavuz için, bu
bir ceza olmazdı, ama Şükrü Erbaş, Ataol Behramoğlu için olur. “Emniyet”
dikkatli bir şiir eleştirmeni olsa gerek, şiirin nasıl okunacağı konusunda
tercihleri var. “Emniyet” İkinci Yenici.
Turgut Uyar “Kürdistan” kelimesini şiirlerinde ilk kullanan
şair olsa bile 60 kuşağının Uyar’a yönelik bir eleştirisi vardı eleştirisi de
özetle bundan ibaretti: ‘Neden ayakta okunacak şiirler yazmıyorsun?’ İkinci
Yeninin bu anlamdaki yüz akı Ece Ayhan emniyeti alarma geçirecek şiirler de
yazmıştır.
Bazı şiirler ayakta okunmayı gerektiriyor, mümkünse yüksek
sesle; bazıları oturarak kısık sesle. Bazı şiirler oturarak okunmaya başlansa
da yerinde durmuyor, arada ayağa kalkmak istiyor. Bu, bu şiirlerin nasıl bir
okur hayal ederek yazıldığıyla ilgili bir durum.
“Emniyet” bunun farkında. Ama cumhurbaşkanı övgüsü yapan
şairlerin ayağa kalkmalarına ses çıkarır mıydı emniyet?
Şiir iktidarın solcusuna ya da sağcısına, öylesine ya da
böylesine değil, iktidara karşıdır. Klişenin, gramerin egemenliğine, pop’a,
ranta, gündeliğe, rutine, norma, duvara, emre, şiir geleneğine, velhasıl
iktidarın her türlüsüne karşı bir duruşunuz vardır (ya da yoktur).
Bazı şiirlerse en güzel duvardan okunur; o zaten hepten
yasak, çevreyi kirletiyor.
Enis Akın * KaosGL, 2016
Enis Akın * KaosGL, 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu yazmak için bu alanı kullanabilirsiniz