16 Mayıs 2017 Salı

Çevreyi Kirleten Şiirler Zamanı*

Çevreyi Kirleten Şiirler Zamanı*


Nâzım Hikmet’in özellikle ilk dönem şiirleri yürünerek, yüksek sesle okunur; Orhan Veli boğazda oturarak, kısık bir sesle. Ece Ayhan’ın şiirleri dalgalı havada bir sandalda, içinden okunur. İsmet Özel bir sahneden, yüksek sesle.

İkinci Yeni olarak anılan 1950’lerde başlayan ve Türkçe şiir için neredeyse bir devrim niteliğinde olup “iyi şiir” algımızı allak bullak eden şiir akımı üyelerinin “Şiir yüksek sesle mi, içinden mi okunur?” konusunda fikir ve tartışma ürettikleri bilinen bir konudur. Onların genel yargısı şiirin içinden, sessiz okunması gerektiğiydi.

“Yüksek ses” veya “ses” insanlar arası iletişimin ana unsuru, ses dalgalarıyla haberleşiyoruz. Şiir okumasından sesi atarak tam olarak neyi atmış oluruz? Şiirin okunma sürecinden ses dalgalarını çıkarttığımızda ne eksiliyor?

Bir kaç cevabı var bu sorunun: Şiirin insanlar arasında eşzamanlı paylaşılmasını; şiirin zihinsel olmayan etkilerini (hamaset, teatrallik, vb.).

Bütün bunlar şiirin bir topluluğa okunmasını engellemek üzere, daha doğrusu şiiri “bunu kime okuyacağım kaygısıyla yazmak ne kadar doğru” konusunda yapılan bir tartışmayla ilgili gibi geliyor bana.

Şiirin, bırakın rakı sofrasını, “devrim için” bile olsa meze edilmemesi, şiirin kendisinin bir özneymişçesine algılanmasını zorlayan bir tartışmadır bu. Şiir okurunun yeri ve önemi konusunda bir tartışmadır. İkinci Yenicilere göre şiirin öncelikle şairin kendinin ve belki dar çevresinin mutlu etmesi yeterlidir.

İkinci Yeninin şiir akımı olup olmadığı konusunda, bir manifestosu, bir ilkeler bütünü olmadığı gibi savlarla Asım Bezirci, Attila İlhan gibi toplumcu şiir yandaşları tarafından yürütülen tartışma, elbette İkinci Yeninin okuru yerinden eden bu özelliğini görmezden gelmişlerdir.

Aslında İkinci Yenicilerin “şiir yüksek sesle okunmaz” tartışması tamamen bir manifesto niteliğindedir zira İkinci Yeni şiirleri de ses, ritim gibi şiirsel unsurların yabancısı değildir ve elbette yüksek sesle okunabilirler.

İkinci Yeni şairleri şiir dünyasına gözlerini açtığında ortamdaki şiir geleneğinin “okura beğendirmek” hastalığı üzerine inşa edildiğini gördüler. Bu tartışmayı onun için yaptılar.

Türk şiirinde gelenek geleneğin reddi üzerine kurulu olduğu için 60’ların genç şairleri kendilerinden önceki kuşağı eleştirmek için “devrim” ve “politika” gibi kılıfına bürünmüş araçlarla, okuru yeniden öne çıkardılar. Şiire yeniden belki bir ilkokul müsameresinde değil ama politik kimliğe sahip bir topluluğa yüksek sesle okunma vazifesi yüklediler. Zamanın ruhu onu gerektiriyordu.

2016 Ocak ayında bir şaire verilen belki de en ilginç ceza basında yer buldu: “Emniyetten şair Erbaş’a ilginç gözdağı: Ayakta şiir okumak yasak, oturarak oku!” İzmir’in Kiraz ilçesinde şiir dinletisine katılan şair Şükrü Erbaş’a emniyetten oturarak şiir okuması, aksi takdirde ‘müdahale edileceği’ uyarısı geldi. Akşam yemek boyunca, şairin masasının yanında duran polisler Erbaş’ın ayağa kalkmasını kolladı.

Birçok şair için, örneğin Enis Batur, Hilmi Yavuz için, bu bir ceza olmazdı, ama Şükrü Erbaş, Ataol Behramoğlu için olur. “Emniyet” dikkatli bir şiir eleştirmeni olsa gerek, şiirin nasıl okunacağı konusunda tercihleri var. “Emniyet” İkinci Yenici.

Turgut Uyar “Kürdistan” kelimesini şiirlerinde ilk kullanan şair olsa bile 60 kuşağının Uyar’a yönelik bir eleştirisi vardı eleştirisi de özetle bundan ibaretti: ‘Neden ayakta okunacak şiirler yazmıyorsun?’ İkinci Yeninin bu anlamdaki yüz akı Ece Ayhan emniyeti alarma geçirecek şiirler de yazmıştır.

Bazı şiirler ayakta okunmayı gerektiriyor, mümkünse yüksek sesle; bazıları oturarak kısık sesle. Bazı şiirler oturarak okunmaya başlansa da yerinde durmuyor, arada ayağa kalkmak istiyor. Bu, bu şiirlerin nasıl bir okur hayal ederek yazıldığıyla ilgili bir durum.

“Emniyet” bunun farkında. Ama cumhurbaşkanı övgüsü yapan şairlerin ayağa kalkmalarına ses çıkarır mıydı emniyet?

Şiir iktidarın solcusuna ya da sağcısına, öylesine ya da böylesine değil, iktidara karşıdır. Klişenin, gramerin egemenliğine, pop’a, ranta, gündeliğe, rutine, norma, duvara, emre, şiir geleneğine, velhasıl iktidarın her türlüsüne karşı bir duruşunuz vardır (ya da yoktur).


Bazı şiirlerse en güzel duvardan okunur; o zaten hepten yasak, çevreyi kirletiyor.



Enis Akın * KaosGL, 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuzu yazmak için bu alanı kullanabilirsiniz