Dedektifler ve Öğretmenler
Enis Akın
Varlık Dergisinin Mayıs 2004 sayısında “Saklanmayan Şiir
Yoktur: Melih Cevdet Anday” başlıklı bir yazım yayınlandı. Yazının başlığı
Orhan Koçak’ın Defterde yayınlanan aynı konulu“Saklanmayan bir şiirdir Melih
Cevdet Anday’ın şiiri” cümlesiyle başlayan yazısıyla konuşuyor. Son zamanlarda
moda olan “edebiyatta geçen ay” köşelerinden birinde benim de, bu yazımla
ilgili olarak adım anılmış.
Varlık dergisinde yayımlanan
Enis Akın imzalı yazı da Melih Cevdet şiiri üzerine yeni şeyler söyleme kaygısı
taşıyan, geçen ayın tuhaf yazılarından biri. ‘Saklanmayan Şiir Yoktur: Melih
Cevdet Anday’ başlığını taşıyan bu yazı alıntıları ve dipnotlarıyla oldukça
akademik bir tavrı öngörürken, sonlara doğru, saklanamayan bir biçimde niyetini
ve Anday’ı deşifre ediveriyor; o bir Kemalistti. ‘Anday’ın, nesneye yönelen, ben içermeyen şiirlerinde dönemin büyük
babasızlığı (Kemalizm) konuşmaktadır; gerek adam (garip), gerek tanrı-ben,
gerekse ben olarak söz alan sesi, sonuçta sadece öznesine yönelen bir şiir
üretir. Anday otobiyografisinden başka hiçbir şeyden bahsetmez,’ diyen Enis
Akın ikna edici görünmeyen savlarını daha yenir yutulur şairler üzerinde
denemeli bana kalırsa. [Turgay Kantürk, E,
Haziran 2004, s.68]
O yazının sonunda “Kemalizm” kelimesini kullanırken hiç
tereddüt etmedim değil; o bölümü Varlık editörlerinin hem de hatalı olarak
spota çıkarttığını görünce de kaygılandım: “şimdi bir aklı evvel sadece bunu
görüp de mal bulmuş mağrıbî gibi saldırır” diye. Ama içim rahattı, ben yazımda
Anday’ın babasızlığı nasıl kurguladığından bahsediyordum; Garip Şiiri, adamdan
sayılmamak, Anday’ın baba nefreti, hepsi Kemalizmle bir kafiye içeriyor mu,
içermiyor mu? Bu neden benim kötü niyetim sayılsın? Parantez içinde “Kemalizm”
kelimesi geçerken, dışında da “dönemin büyük babasızlığı” yazmışım. Kemalizm
her zaman “bugün ve CHPli” olmak demek değildi; o parantezin bir dışı, bu
nedenle var: “Dönemin büyük babasızlığı olarak Kemalizm”. Bunun neresi eğri?
Meseleyi buraya getirmeye hiç gerek yok aslında. Turgay
Kantürk yazımı okumadan tabiri caizse üfürüyor! Yaptığı alıntı yanlış, doğrusu
şöyle:
Anday’ın, nesneye yönelen, ben
içermeyen şiirlerinde dönemin büyük babasızlığı (Kemalizm) konuşmaktadır; gerek
adam (garip), gerek tanrı-ben, gerekse ben olarak söz alan sesi,
sonuçta sadece öznesine yönelen bir şiir üretir. Anday otobiyografisinden başka
hiçbir şeyden bahsetmez. [Enis Akın, Varlık
Mayıs 2004, S.42.]
Yani adam ve ben kelimelerinin üzeri çizili. Neden?
Yazıda yazdım; Garip Şiiri adamdan sayılmanın tersi bir yönelimdir; ben buna adam
dedim, isteyen yok-adam, non-adam, antiadam diye okuyabilir, okuyabilsin diye.
Üzeri çizili ben (ben) kelimesi de Anday’a özel olarak benim ortaya
attığım bir kavram, yazdığım gibi “‘ben’den hiç bahsetmeyerek, ‘ben’den başka
bir şeyden bahsetmemek durumu”nu böyle anlattım.
Varlık dergisinin mizanpajcısı spota çıktığı bölümde
üzeri çizili kelimeleri görmemiş; Turgay Kantürk de spottan alıntılıyor, ama bu
bir mazeret değil çünkü yazının içinde doğrusu var. Kaldı ki yazımı
okumadığının bir ispatı daha var, “sonlara doğru niyetimi deşifre” ettiğimi
iddia ediyor ya kendisi, “sonlara doğru” değil, en sonda “deşifre ediyor” olmam gerekirdi; çünkü yaptığı alıntı,
yazımın en son 2 cümlesi!
Yazımı okumuş olsaydı bütün bunlara hiç gerek
kalmayacaktı; sanırım sadece yeni şeyler söyleme kaygısıyla değil, ayrıca
Anday’a karşı da belirgin bir saygıyla hareket ettiğimi görecekti. Ama öyle
olmuyor, Turgay Kantürk, Anday’a “Kemalist” demek için yazılarıma “akademik”
süsü verirken beni yakalamak için kolları sıvıyor, sonra da azar faslına
geçmekte hiç duraksamıyor. Kendisinin de bir zamanlar karşı olduğu kaba saba
yazarlık hallerine düşüyor: yazıyı okumayacaksın, spotlardan, alıntılardan ve
dipnotlardan ibaret sanacaksın, bununla yetinmeyip bir de icabına bakmaya karar
vereceksin, tek bir paragrafta halletmeye kalkışacaksın, sonra da yanlış
alıntılayacaksın, okumadığın anlaşılacak...
Biraz dedektiflik, biraz öğretmencilik. Şimdi bu ikisini
de (dedektif veya öğretmen) oynamaya kalkışırken muhatabı çok dikkatli seçmek
gerek, kulaktan dolma yanlış bir seçim insanı maskaraya çevirebilir. Turgay Kantürk
de bu duruma düşmeye yazgılı, yazımdan yaptığı ve tüm yargısını dayandırdığı
tek alıntı yanlış olunca “bir üfleyişte kağıttan şato yıkma hevesini” deşifre
etmiş olmuş.
Oysa oturup düzgün okusaydı ve aynı yargıya varsaydı,
kendisine Kemalizm konusunda belki sorulması gereken soru şu olabilirdi: Eğer
çamur atmak, üfürükle şato yıkmak değilse mesele, ikimizin tavrını bir
karşılaştırın: Hangimiz ülkeyi “babasının çiftliği” sananlardanız? Turgay Kantürk’ün
yazdıklarının ardında, örneğin Anday’ı babasının malı sanma tavrı, tam da bu en
çirkin Kemalist tavır yatıyor olabilir mi?
Turgay Kantürk’ün yaptığı bu hata ne tuhaf!
İşletmeciliğini üstlendiği Benusen’in müşterilerini “edebiyat evreni” sanma
yanılsamasından mı kaynaklanıyor yoksa Bar Club, İçki Dünyası ve Keyif Haberleri
Dergisi'nin Eylül-Ekim 2003
sayısında yer alan röportajında belirttiği gibi “beş-altı işte birden
çalışmaktan ortaya çıkan bir bıkkınlık ya da fiziksel ve zihinsel yoğunlaşma
güçlüğü” müdür bilemiyorum. [Turgay Kantürk, Bar Club, Yıl 6 Sayı 35, Eylül Ekim 2003, S.35.]
Yine aynı bilgilendirici röportajında belirttiği gibi Turgay
Kantürk’ün geçen yıl ekim ayı itibarıyla basım bekleyen en az altı (!) kitabı
varmış. Düzyazılarının toplanmış hali, Mina Urgan’a yazılan bir kitap, son
şiirlerin toplamı bir kitap, tüm şiirlerin toplamı iki kitap, bir de öykü
kitabı... Bunu bir verim olarak adlandırmak zorunda değiliz, zira okuduğumuz
sayfanın kenarlarında kalması gereken şeylerden yazı çıkartmak zorunda değiliz.
Sadece sayfanın kenarında kalabilirler ve en azından yazarı için ileride
utandırıcı olmazlar. Her yazdığımızı “yazı” sanmaktan, iki tane İngilizce
kitaptan alıntı yapan yazıyı “akademik” sanıp karşısında bükülmekten, her kuşun
etini hazmedilebilir sanmaktan vazgeçmek gerek.
Değer verdiğim şairler üzerine yazıyorum, hiç biri
karşısında küçülmeden ve böbürlenmeden, bugüne kadar Nâzım, Necatigil, Uyar,
Cansever, Ece Ayhan, İsmet Özel, Orhan Veli, İlhan Berk üzerine Defter, Kitaplık, yasakmeyve, Adam Sanat
ve Varlık’ta yazdım; hepsine
saygıyla, yok etmek için değil, var etmek için yazdım. Ayrıca hata da
yapabilirim, iş yapıyorum çünkü. Keşke Turgay Kantürk haklı olsaydı da bana
hakikaten yanlış bir şeyler bildiğimi gösterebilseydi, o zaman bir şey
öğrenebilirdim.
E Dergisinde yayımlanmıştır, 2004.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu yazmak için bu alanı kullanabilirsiniz